Bir Ladolia Tanıklığında İmroz
Hafıza ve Gençlik projemiz kapsamında 13–16 Eylül 2023 tarihleri arasında İmroz adasına bir saha gezisi düzenledik. Proje katılımcılarından Bilge Martan, gezi sonrasında İmroz izlenimlerine dair bir yazı kaleme aldı.
Bilge Martan
İlyada destanında Homeros, bir zeytin ağacına yaslanır. Zeytin ağacı kendisine “Ben herkese aitim ve kimseye ait değilim, sen gelmeden önce de buradaydım, sen gittikten sonra da burada olacağım,” diye fısıldar.
Stelyo Berber, [1] Ágioi Theódoroi (Zeyinliköy) ziyaretimiz sırasında Rum ilkokulu önünde İmroz’a özgü zeytin ağacı Ladolia’dan bahsettiğinden beri aklımda bir Ladolia’nın tanıklığı dolaşıyor. Bir zeytin ağacı bin yıl kadar yaşayabiliyorsa, oradaki bir Ladolia nelere tanık olmuştur?
1920 öncesinde İmroz nüfusunun neredeyse yüzde 95’i Rum Ortodokstur. 1923’te imzalanan Lozan A ntlaşması ile Anadolu’daki Rum Ortodokslar Yunanistan’a, Yunanistan sınırları içinde yaşayan Müslümanlar Türkiye’ye zorunlu olarak göç ettirilir. İmroz ise Lozan ile Türkiye’ye dahil edilir ve halkı nüfus mübadelesi dışında bırakılır. Cumhuriyet döneminde , 1954’te Kıbrıs meselesinin milli dava haline gelmesiyle ve 60’larda yeniden gündeme oturmasıyla İmroz ciddi kırılmalar yaşar. Kıbrıs politikalarının sonucu olarak 1964’te Yunan pasaportu taşıyan ve sayıları 10 bini aşan Rum azınlık sınır dışı edilir. Bu karar, İstanbul’un yanı sıra İmroz’da yaşayan Rumlar için de zorlu bir zamanın başlangıcıdır. Rum okullarının kapatılması, adaya ekonomik kısıtlamalar getirilmesi, kamulaştırmalar, istimlakler, topraksızlaştırma politikaları ve açılan açık cezaevi sebebiyle yağma ile tecavüz vakalarının yaşanması İmroz’u geride kalan Rumlar için de yaşanmaz kılar. Türkiye-Yunanistan arasındaki siyasi ilişkilerin iniş çıkışı İmroz’da yankılanır. Adalılar dışarıya göç ettirilir. Yunanistan İmroz’dan gidene 20–30 sene vatandaşlık vermeyeceğini söyler, bir bölümü Yunanistan’a gidemez. Dünyanın çeşitli yerlerine dağılır İmrozlular. 70’lerde ise adanın adı değiştirilir, Gökçeada olur.
Adalı Maria, yıllar önce tez araştırması için kendisinden yardım talep eden bir araştırmacıya adanın ismini İmroz olarak kullanma şartını koyduğunu belirtmiştir: “Gökçeada, birçok İmrozlu için adadan ayrılmanın, ‘memleketten koparılmanın’ adıdır.”[2]
Tepeköy ziyaretimizde tanıştığımız Rum Ortodoks Eleni de okulların kapatılmasıyla İmroz’dan koparılanlardan biriydi. Okullar kapatıldığında çocuklarıyla önce İstanbul’a, oradan da Atina’ya göç etmiş. Yaklaşık on sene önce adadaki Rum okullarının yeniden açılmasıyla birlikte yaz aylarını burada geçirmek için yüreklendiklerini söyledi. Kardeşleriyle birlikte, ailelerinin apar topar terk etmek zorunda kaldığı, yıkık dökük hale gelmiş evini yeniden yaptırmışlar. Eleni’nin çocukları kırgınmış, gelmiyormuş. Yıllardır yaz aylarında gelen bu insanların inadını görmek bana umut verdi; çocuklarının haklı küskünlükleri ise canımı acıttı.
Rumların yaşadığı köylerde, kalanların ya da inatla dönenlerin sokaklarında rembetiko şarkıları çalıyordu. Geri dönemeyenlerin yapayalnız sokaklarına ise birçoğu gitmek zorunda bırakılanlardan yadigâr kalan keçiler ve zeytin ağaçları eşlik ediyordu. İmroz benim için, şu an yaşadığım İzmir ve Kürt şehirleri başta olmak üzere Anadolu’nun pek çok yerinde memleketinden edilenlerin inadını, kalma mücadelesini ve umudunu temsil ediyor. Ve Ladolia hâlâ İmroz’da.
[1] İmrozlu Stelyo Berber, İstanbul’da devam ettirdiği hayatını pandemiyle birlikte memleketine taşımaya karar vermiş. Cafe Aman İstanbul müzik grubunda solist olan Berber şu sıralar İmroz’un Agrídia (Tepeköy) köyündeki lisede müzik öğretmenliği yapıyor.
[2] Hasan Münüsoğlu’nun “Bir ismin etnografisi: İmroz’dan Gökçeada’ya” başlıklı makalesinden alınmıştır.
İmroz’u bu kırılma noktaları ile okumamızı sağlayan proje danışmanımız Foti Benlisoy’a, tüm Hafıza ve Gençlik proje ekibine ve katılımcılarına sonsuz teşekkürler.