Açık Tahkikat
Eyal Weizman

Çevirmenlerin notu
“Verification” ifadesi doğrulama, teyit etme, tahkikat gibi karşılıklara sahip olsa da Türkçeye genellikle doğrulama olarak çevrilmekte. Fakat verification kavramının bu metin özelinde nasıl tanımlandığını ve kullanıldığını göz önüne alarak bir şeyin doğruluğunu, yanlışlığını, hakikatini meydana çıkarmak üzere araştırma ve soruşturma yürütmek anlamına gelen “tahkik etmek” ifadesinden türeyen tahkikat ifadesini kullanmayı tercih ettik.
Doğrulama her ne kadar onaylamak, teyit etmek, tasdik etmek gibi anlamları karşılıyor olsa da verification ifadesinin metinde öne çıkarılan araştırma ve soruşturmaya dayalı pratik boyutunu yeterince vurgulamadığını düşünüyoruz. Metinde kavramsallaştırıldığı şekliyle open verification (açık tahkikat), bir iddianın doğru olup olmadığı ya da iddia edilen olayın yaşanıp yaşanmadığı gibi mevcut ve sabit olduğu düşünülen bir hakikate evet-hayır skalasında cevap üretmenin ötesine geçerek, verification ifadesini daha geniş bir düzlemde yeniden tanımlar. Open verification kavramı, bir olayın hakikatini araştırıp soruşturmayı, bir vaka oluşturmayı sağlayacak farklı kanıtlar üretmeyi, hakikat iddiasında bulunmanın araçlarını, koşullarını ve kamusal forumlarını sorgulamayı kapsayan zahmetli, kolektif bir pratiği ifade eder. Dolayısıyla her zaman evet-hayır ikiliği zemininde nihai sonuçlar üretemeyebilir, fakat kolektif soruşturmanın ulaştığı bulgular ve kanıtlar aracılığıyla vakaya dair yürütülmekte olan idari süreçlere ve kamusal tartışmalara müdahale eder. Bu bakımdan tahkikat, doğrulama ile karşıtlık içerisinde değil, doğrulama faaliyetini de kapsayan ve bu faaliyeti kolektif soruşturma süreçlerini içerecek şekilde genişleten bir kavram olarak düşünülebilir.
Bu kavramsal boyutun ötesinde, metindeki etimolojik tartışma bağlamında kavramın “bir isim ya da öz olarak değil olumsal, kolektif, çokperspektifli bir pratik olarak hakikatle ilgilidir” şeklinde tanımlanması sebebiyle hakikat ile aynı kökten gelen tahkik etme ve tahkikat ifadelerinin daha uygun olacağını düşünüyoruz. Bu sebeplerle, metin boyunca teyit ve tasdik etmek faaliyetlerinden bahsedildiği yerlerde doğrulama ifadesini kullanmakla birlikte, Forensic Architecture’ın yürüttüğü yöntem ve pratikten bahsedildiği zamanlarda tahkikat ifadesini tercih ettik.
On yıl önce olsa bir adli bilimler kurumu fikrini oldukça itici bulurdum. Eleştirel mekân pratikleri sergileyen, solcu aktivist bir ortamdan gelmem sebebiyle, sezgisel olarak yerleşik hakikatlerin otoritesine karşıydım. Adli bilimler, normatif ve hukuki alanlarda teknik uzmanlık gerektirmenin yanı sıra her yönüyle kurumsal otoriteye dayanmaktadır. Nihayetinde, adli bilimler en temel devlet sanatlarından biridir; polis, gizli servis ya da ordu gibi devlet kurumlarına has bir ayrıcalıktır. Bugün ise, biraz da öngörülerimin aksine, bir adli bilimler kurumu olarak çalışan ve ulaştığı kanıtları medya, mahkemeler, hakikat komisyonları ya da kültür mekânları gibi farklı forumlar aracılığıyla kamusallaştıran bir grup mimar, sinemacı, yazılımcı ve gazeteciden oluşan Forensic Architecture [Adli Mimarlık] araştırma merkezinin başında bulunmaktayım.
Düşünsel pratiğimin girdiği bu yeni güzergâh, güncelliğimizin dokusundaki ve çağdaş çatışmaların doğasındaki dönüşümlere yanıt niteliğindeydi. Gelişen enformasyon ve medya ortamı, otoriter devletlerin işledikleri suçlara ilişkin olguları manipüle edip çarpıtmalarına olanak sağlamakla birlikte, sivil toplum gruplarına da adli bakışı tersine çevirip devletleri denetleyebilecekleri yeni teknikler sunmakta. Buna karşı-adli bilimler diyoruz.[1]
Dünyanın dört bir yanını sarıp, Rusya, Polonya, Macaristan, İngiltere, İtalya, Brezilya, ABD ve İsrail gibi ülkelerde görünür hale gelen — dijital ırkçılık, aşırı milliyetçilik, mağduriyet anlatısı ve komploculuğun bileşimi olan — yeni gerici güçleri henüz layıkıyla adlandırabilmiş değiliz. Olguları karartmak, bulandırmak, manipüle etmek ve çarpıtmak bu güçlerin alametifarikası haline gelmiştir. Gerçekliği inkâr etmenin hangi biçimi olursa olsun, “hakikat sonrası” yalnızca yalan söylemekle ilgili değildir. Siyasette yalan söylemek zaman zaman gereklidir. Sonuçta, aldatmaca, öteden beri devletlerin alet çantasında var olagelmiş olsa bile bugün geçmişe göre daha yoğun kullanılmıyor olabilir.[2] Dolayısıyla çağımızı tanımlayan şey, asılsız iddiaların sıra dışı bir yaygınlık kazanmasından öte, yönetim aygıtı içindeki uzmanlar, üniversiteler, bilimsel laboratuvarlar, ana akım medya, yargı gibi olgulara dayanak sağlayan kurumsal otoritelere karşı süregiden saldırılardır.
Karşı-adli bilimlerin de devlet kurumlarının otoritesini sorgulaması — polisin ve ordunun örtbas ettiklerini, hükümetin yalanlarını ve hukuk sisteminin devletin mağdur ettiği kişilere karşı konumlandığı vakaları ifşa etmeye çalışması — sebebiyle, bu pratiği biraz önce bahsettiğimiz siyasi güçlerin taktiklerinden ayrıştırmamız gerekir.


Karanlık Epistemoloji
“Hakikat sonrası” yeni bir hadise gibi görünse de güncel çatışma alanlarında devlet suçlarını ortaya çıkarmaya çalışanlar için uzun zamandır çalışma koşullarımızın değişmez bir parçasıdır. Bir eylemler manzumesi olarak bu inkâr biçimi, propaganda ve sansürün geleneksel rollerini bir araya getirir. Kamunun düşünce ve davranışlarını etkilemeyi amaçlayan devlet açıklamalarıyla alakalı olduğu için propagandadır. Fakat blokların veya ideolojilerin mücadelesi bağlamında şekillenen geleneksel bir propaganda biçimi de değildir. İkna etmeyi ya da bir şey anlatmayı hedeflemez, — eşitliğe karşı özgürlük ya da doğuya karşı batı gibi — bir sistemin diğerine üstünlüğünü yüceltmeye de çalışmaz, aksine algıyı bulanıklaştırarak gerçeğin ne olduğunu kimsenin bilememesini amaçlar.[3] Böylece, insanlar ne düşüneceklerini, olguları nasıl inşa edeceklerini ya da onlara ne zaman güveneceklerini bilemez hale geldiklerinde iktidarda olanlar bu boşluğu istedikleri şekilde doldurabilir.
“Hakikat sonrası” aynı zamanda yeni bir sansür biçimidir çünkü kişinin olguları değerlendirme ve tartışma yetisine ket vurur. Hükümetler veri dolaşımını engellemek ve siyasi söylemleri bastırmakta zorlandıklarında, eksiltmek yerine ekler, ilgiyi başka yöne çekecek kasti bir manevrayla gürültü düzeyini artırır.
Bu stratejiyi ilk kullananlardan biri büyük tütün imalatçılarıdır. 1970’lerde, tütünün kansere yol açan etkilerine dair bilimsel bulguların giderek artması sebebiyle sigara içmenin yarattığı sağlık sorunlarını artık daha fazla inkâr edemediklerinde, şirketler kafa karışıklığı ve şüphe üreten bir “sis perdesi” yarattı. Tütün şirketleri tarafından desteklenen araştırma grupları, bilimsel çalışmaların itibarını sarsmak amacıyla tutarlı başka bir açıklama öne sürmek yerine güvensizlik yaratmayı amaçlayan bir anlatı yaratabilmek için baş döndürücü sayıda karşı-çalışma yayımlamaya başladı.[4]
“Hakikat sonrasına” has inkârcılık, olgulara veya olguların en iyi nasıl kurulacağına dair epistemolojik bir tartışma değil, olguları oluşturabilmek için kullanılacak güvenilir bir yöntem olup olmadığı ihtimali hakkında şüphe uyandırma çabasıdır. Birçok eleştirmenin ifade ettiği gibi, bu, enformasyonu açığa çıkarmak yerine gizlemeye çalışan bir karanlık epistemolojidir.[5]
Karanlık epistemologların stratejisi siyaset sahnesinde yeni bir unsur gibi görülebilir, fakat geçmişteki soykırımlara veya günümüzdeki zulme dair (ki bunlar çoğunlukla birbiriyle bağlantılıdır) tarihsel olguları “inkâr etme” eğilimindeki eski faşistlerin stratejisine benzer. En bilindik inkârcılardan Robert Faurisson, tarihi belgelerdeki — tüm arşiv kayıtlarında görülebilecek— küçük tutarsızlıkları bulup büyütmek suretiyle Holokostla ilgili tarihsel değerlendirmeleri reddederek böyle bir şeyin gerçekten yaşanıp yaşanmadığı konusunda genel bir şüphe uyandırmayı umut eder. Filozof Jean-François Lyotard bu inkâr biçimini bir depreme benzetir, bu öyle güçlü bir depremdir ki sadece çevreyi — zemini, binaları ya da yolları — yok etmekle kalmaz, depremin varlığını ve şiddetini kaydetmek için tasarlanmış araçları da yok eder.[6] Karmaşık bir gerçekliği basit algı kalıplarına hapsetmeyi amaçlayan otoriter ve totaliter rejimler, doğal olarak olgulardan korkarlar.
İnkâr, özgün bir retorik eylem biçimidir. Siyasi temsiliyet alanına müdahale etmenin ötesinde, gizlemeye çalıştığı ihlallerle iç içe geçmiştir. Tıpkı nefret söylemi gibi, hem başlı başına bir şiddet eylemi hem de şiddetin sürmesinin önkoşuludur. Hiçbir şey olmadığında ya da işlenen suçlar yanlışlık olarak görülmediğinde, şiddet durmaksızın devam edebilir.
Karanlık epistemolojiye dayalı siyaset, güncel çatışma alanlarında sürekli ortaya çıkar. Örneğin, 1948’den itibaren İsrail’in kontrol ettiği bölgelerden Filistinlilerin sürülmesi olan Nakba’nın İsrail’deki resmi ve devlet onaylı inkârı, Filistin’de yaşanmakta olan güncel şiddetin ve insan hakları ihlallerinin neredeyse her gün inkâr edilmesine temel teşkil eder.
Karanlık epistemolojinin, kendine has “operasyonel kuramlar” geliştirmesini sağlayan askeri kökenleri de bulunmaktadır. Batı orduları, insanların gerçeklik kavrayışlarını, duygularını, motivasyonlarını ve davranışlarını etkilemek üzere yanıltıcı, çelişkili enformasyon yayma faaliyetlerini adlandırmak için “psikolojik harekat”ya da “bilişsel manevra” gibi ifadeleri tercih eder. “Algı yönetimi” ya da dezinformatsiya adı altında Rusya ve destekçileri, çatışma sahasındaki enformasyonu bir silaha dönüştürerek paranoyak, komplocu ve sanrısal bir gerçeklik yaratıp, kamuoyunun ilgisini Suriye ya da Ukrayna’daki eylemlerinden başka bir yöne doğru çekmeye çalışır. Bu bağlamda, devlet şiddeti iki şeyi hedef alır: insanlar ile nesneleri ve şiddetin gerçekleştiğine dair kanıtları. Kişiselleşmiş medya ve internet çağında algı yönetimi, trol çiftlikleri ve bot ordularını istihdam eden büyük bir endüstri haline gelmiştir. Araştırmacı Gazetecilik Merkezi’nden (Centre for Investigative Journalism) James Harkin çok yerinde bir uyarı yapmıştı; “bir sonraki dünya savaşı uzak, erişilemez bir üsten internete yüklenen grenli, tartışmaya açık bir imaj ile başlayabilir.”[7]
Batı ülkelerinde yaşayan insanların karanlık epistemolojinin farkına varmalarının sebebi, çatışma yönetiminde kullanılan bu muharebe tekniklerinin yakın zaman önce bir kadavra gibi ana akım batı siyasetinin kıyılarına vurmasıdır. Böylece yıllardır tüm insan hakları aktivistlerinin farkında olduğu şey görünür olup “hakikat sonrası” denilen yeni bir hadise haline gelmiştir.
Kimileri günümüzde hakikate karşı yapılan saldırılarda; yerleşik hakikatleri, bilimi, aydınlanma değerlerini ve ortak aklı iktidar ilişkilerinin sonucu ve birer tahakküm aracı olarak gören liberal veya liberteryan azınlık hakları ve kimlik siyasetinin ya da post-yapısalcı sol felsefenin katkısı olduğunu öne sürmekte. Aslında karanlık epistemolojiyi destekleyenlerin laf arasında post-yapısalcılığın kültürel kahramanlarına referans vermeleri, insanların zaman zaman günümüzün bu musibetlerinden post-yapısalcılığı sorumlu tutmalarına sebep oldu.[8] Fakat bence karanlık epistemolojiye direnirken, öfkemizi yapısöküme yöneltmekten ya da bilinen son çareye geri dönüp köhne bir pozitivizmi ve onun yerleşik bilgi/iktidar muhafızlarını savunmaktan daha incelikli bir tavır geliştirmemiz gerekiyor.
Zira, karşı-adli bilimlerin yapması gereken iki temel şey için eleştirel bir yaklaşım elzemdir: resmi görevlilerin yanlış açıklamalarını yapısöküme uğratmak ve meydana gelen olayın hakikatini (kısmen de olsa) yeniden inşa etmek. Post-yapısalcılığın şüphe kültürü, iktidarda ya da güven duyma alışkanlığının anlatılanları olgu olarak görmeye zorladığı konumlarda bulunanların açıklamalarındaki boşlukları, çelişkileri, önyargıları, manipülasyon izlerini ve yanlış aktarımları açığa çıkarmak için gereklidir. Resmi açıklamaların hangi koşullarda ve biçimlerde üretildiğini anlayıp barındırdıkları çelişkileri, boşlukları bulmak için eleştirel bir yaklaşım gereklidir. Bu tür bir eleştirel yaklaşımın yapıcı bir işlevi de vardır. Olguların nasıl üretildiğini, zayıflıklarının nereden kaynaklandığını ve neyin söylenebilir olduğunun sınırlarını anladığımız zaman, olguları daha iyi inşa edebilir ve savunabiliriz.
![Forensic Architecture, The Enforced Disappearance of the Ayotzinapa Students [Ayotzinapa Öğrencilerinin Zorla Kaybedilmesi], 2017. 2017'de Meksikalı sivil toplum örgütü Centro Prodh ile Mexico City’deki Museo Universitario Arte Contemporaneo’da (MUAC) sergilenen kapsamlı araştırmaya ait bu görsel, 26–27 Eylül 2014 tarihinde Meksika Igulala’da 43 öğrencinin kaybedilmesine ilişkin birbirinden farklılaşan anlatıları bir grafik şeklinde gösterir.](https://miro.medium.com/v2/resize:fit:700/1*evEKcyFzyg7Yr_HPgI16NA.jpeg)
Çokperspektiflilik
Günümüzdeki milliyetçi, ırkçı hareketlenmeler bağlamında geleneksel kurumlara ve uzmanlıklara sıkça yapılan saldırılar, karşı-hegemonik bilgi üretimine zemin sağlamayı hiçbir zaman başaramadı.
Kurumsal otoriteleri ve uzmanlıklara yönelik güncel sorgulamaları reddetmek yerine, bu “hakikat sonrası” an hem günümüzün karanlık epistemolojisini hem de hakikat üretiminin geleneksel mefhumlarını sorgulamayı mümkün kılacak alternatif hakikat pratikleri manzumesine yol açabilir.
“Hakikat” ifadesini farklı bir şekilde kullanmak yerinde olacaktır. Latincede köklü bir disiplinde çalışan bir uzmanın otoritesi anlamına gelen veritas ifadesinin belirttiği, tek bir perspektife dayanan, a priori, hatta zaman zaman aşkın bir hakikat kavramından ziyade, aynı kökten gelen verification (tahkikat, tahkik etme, doğrulama) ifadesi yaptığımız çalışma için daha uygun olacaktır. Tahkikat, bir isim ya da öz olarak değil olumsal, kolektif, çokperspektifli bir pratik olarak hakikatle ilgilidir.
Verification (doğrulama) ifadesi bilimsel otoriteyle ilişkili düşünülebilir. Aslen bilim teorisi alanına aittir. Ampirik gözlemin soyut önermeyi, matematiksel modeli, bilimsel teoriyi ya da felsefi varsayımı teyit etmesi veya yanlışlaması beklenir. Gazetecilik alanındaysa verification (doğrulama); hükümetlerin, siyasetçilerin, şirket sözcüleri ve benzerlerinin açıklamalarını teyit eder ya da yanlışlar. Fakat, bu ifade, aktivistlerin ürettiği açık kaynaklı yeni materyalleri kullanmayı; kanıt üretimini açık ve toplumsal hale getirebilecek, bilimsel ve estetik duyarlıkları iç içe geçirebilecek, birbirleriyle uyuşmaz gibi görülen farklı kurumları, bilgi biçimlerini bir araya getirerek çalışabilecek yeni yöntemleri içerecek şekilde genişletilebilir.
Günümüzün dokusunu şekillendiren çevrimiçi veri patlaması, ham enformasyon kadar dezenformasyon, gürültü, önyargı ve çarpıtma da içerir. Açık kaynak araştırmaları bu sularda yol alır. Başvurduğu yöntemler internette ya da kamuya açık diğer kaynaklarda bulunan materyallerin, bazen de sızdırılan ya da bilgi edinme hakkı talepleriyle edinilen içeriklerin toplanmasını ve incelenmesini gerektirir. Genel olarak açık kaynak kültürünün kurallarıyla, yani interneti kullanan benzer düşüncedeki pratisyenler ağının katkılarıyla dağınık bir biçimde yürütülür.
Örneğin, CIA’in şüphelileri yasadışı şekilde başka ülkelere nakletme politikası, Litvanya, Romanya ve Cibuti gibi yerlerdeki özel jet uçuşlarının rotaları, makbuzları ve adresleri gibi sıradan görünen bilgi kırıntılarını toplayıp bir araya getiren açık kaynak araştırmacıları tarafından ifşa edilmişti.[9] Yine Rus ordusunun Ukrayna’daki gizli varlığı, yereldeki ve uzaktaki yurttaş-araştırmacıların birlikte çalışarak bulguları filme alması, toplaması, teyit etmesi, coğrafi olarak konumlandırması ve çapraz referanslaması sayesinde gerekli bağlantıları kurarak Rus ordusunun sahadaki varlığının tespit edilmesi sonucunda ifşa oldu.[10]
Açık kaynak araştırmalarında ilk adım tartışmalı belgelerin sahiciliğini ve kaynağını tespit etmektir. Tahkikat bir olay ile ilgilidir, gerçekliği tasdik etmek [authentication] ise tek bir kanıt — bir video ya da ses dosyası- ile ilgilenir, ona müdahale edilip edilmediğini belirler. İmajları tahrif etme teknolojilerinin, bunları tespit etme teknolojilerinden daha gelişmiş olduğu “deepfakes” [derin sahte] çağında bu olmazsa olmazdır. Tasdik etme sürecinin hem dikey hem yatay boyutları vardır. Dikey boyutta söz konusu dosya derinlemesine incelenir ve sıkıştırılmış piksellerin kompozisyonu belgeyle oynanıp oynanmadığını gösterebilir.[11] Yatay boyut ise kanıt niteliğindeki dağınık kaynaklar arasında ilişki kurmaya dayanır.
Bir olay ya da kaza meydana geldiğinde farklı konumlarda bulunan insanlar tarafından, aynı anda, başka başka şeylere odaklanıp farklı perspektifler sunan birçok video çekilir. Bulunan videoların bazıları ilk bakışta önemli ve alakalı görünmese dahi bilgi içeriyor ya da önemli bağlantılar sağlıyor olabilir, diğer videoların birbiriyle bağını kurmak ya da zamanını belirlemek için kullanılabilir.
Sahadaki farklı yerel perspektifleri sabırla birbirine eklemek, vakaları farklı açılardan soruşturmayı mümkün kılar. Çoğu insan kamerasını yıkımın ve mağdurların olduğu tarafa yöneltirken bazıları da kameralarıyla failleri bulmaya çalışıp, sembolleri, silahları, araçları ya da uçakları kaydeder.[12] Ne kadar çok perspektif olursa, olay mahallindeki aktörler, failler, mağdurlar ve görgü tanıkları arasında o kadar çok ilişki kurulabilir. Videolar birbirine bağlandığında, sahici olmayan video riski de azaltılmış olur.[13] Bir video gerçekse diğerleriyle bağlantılandırılması daha kolay olacak, sahte video ise çoğu zaman dışarda kalacaktır.



Forensic Architecture’da 3D [üç boyutlu] modelleri, kameraları ve diğer medya kayıtlarını konumlandırmamızı sağlayan dinamik dijital mekânlar olarak kullanıyoruz. İnternette bulunan video ve imajlar çoğunlukla metaveriye sahip olmadığı için, onları “operatif modeller” [14] adını verdiğimiz şeyler içerisinde coğrafi olarak konumlandırmak gerekiyor. Bu modeller aynı zamanda gölgelerin simülasyonlarını yapıp imajdakilerle eşleştirerek ya da bulutların hareketlerini haritalandırarak, imajların kaydedildiği zamanı tespit etmeyi sağlıyor.
Bu modeller içinde, kameranın koni şeklindeki görüş açısı tersine çevrilir; imajdaki unsurlar modeldeki detaylarla eşleşene dek imajlar ya da videolar kameradan dışa doğru yansıtılır. Bir imaj ya da videoyu model içerisine yerleştirmeyi başardıktan sonra, diğer kaynaklar daha doğru bir şekilde eşleştirilebilir. Model içerisine ne kadar çok video ya da imaj yerleştirebilirsek, olayı görüş şeklimiz o kadar eksiksiz hale gelir. Operatif model araştırmacıların, imaj ve video kaynakları arasında hem zamansal hem mekânsal olarak hareket etmelerini sağlar. Hareketli imajları ele alma, görme biçimimiz, bu açıdan, geleneksel ‘kes ve kurgula’ yaklaşımından ziyade bir tür navigasyon [mekânda yol alma] biçimidir.

Açık kaynak araştırmacıları zaman zaman inceledikleri konudan uzakta bulunmakla suçlanır. Halbuki kişisel kameralar ve internet, araştırmacıların olayları, o olaylara doğrudan erişimi olan tanıkların gözünden deneyimlemesine imkan tanır. Vahşeti belgeleyen çoğu insan hayatını riske atar; vurulma ihtimali karşısında ya da otoriter rejimlerin bir bölgenin tamamını elektronik olarak erişim dışı bıraktığı durumlarda çekim yapıp kayıtları [internete] yüklemenin yolunu bulur.
Fakat, her yerin aynı ölçüde ağ bağlantısına sahip olmaması, ilgisi en çok belgelenen yerlere kaymaya meyilli olan açık kaynak araştırmalarını sınırlandırabilir. Ayrıca, hiçbir video olmaması da ihlalin kanıtı olabilir. Sudan’daki gerilimin gösterdiği gibi, internetin kesilmesi çoğu zaman devletin hak ihlalleriyle ilişkilidir. Polis ve ordu kameralara el koyabilir, gazeteciler hedef alınabilir, çevrimiçi veriler kaldırılabilir. Bu gibi durumlarda, mevcut olan kaynaklar sadece tanıkların ifadeleri ve maddi izlerdir.
Dolayısıyla açık tahkikat, açık kaynak analizinin barındırdığı mesafeyi sahadaki topluluklarla doğrudan temas etmenin sağladığı yakınlıkla kapatıp, şiddete maruz kalan kişiler ya da topluluklarla kişisel ilişki kurmalıdır. Forensic Architecture yıllar içinde tanıklarla sanal modeller kullanarak görüşme yapmayı ve bazılarının kayıp hafızalarını geri kazanmalarına yardımcı olmayı içeren analiz yöntemleri geliştirdi.[15] Açık tahkikatın analog boyutu, alan ziyaretleriyle maddi incelemeyi de kapsar. Daha da önemlisi, şiddeti birebir deneyimleyen tanıklarla uzaktan ya da yakından bağ kurmayı gerektirir. Yerel perspektifler bu sayede patlama, yangın ya da akışkan dinamiği gibi veya çevre meseleleri söz konusuysa uzaktan algılama, botanik, jeoloji gibi bilimsel uzmanlıklarla bir araya getirilebilir.
Açık tahkikat, yakın ve uzak çekimler arasında gidip gelir; farklı kaynaklar, perspektifler ve dünya görüşlerini enine boyuna kateder. Yürütülen araştırmanın toplumsallaşmasını sağlayan, pratiğe dayalı bir topluluğun yaratılmasını temel alır; bu, şiddeti deneyimlemiş insanlar, onların yanında yer alan aktivistler, araştırmacılar, bilim insanları ve neler yaşandığını soruşturan diğer uzmanlardan oluşan dağınık ağ arasında kurulan bir ilişkidir. Kanıtların sunulmasının da avukatlar, gazeteciler aracılığıyla ve bazen de bizim durumumuzda, çalışmanın fonlanması, yürütülmesi ve sunulmasına yardım eden kültür kurumları yoluyla toplumsallaşması gerekir. Araştırmanın açık niteliği, karmaşık bir üretim ve yaygınlaştırma asamblajının tüm unsurlarını kapsayan bir toplumsal sözleşme oluşturur. Bu yüzden açık tahkikat yoluyla üretilmiş her dosya, ne yaşandığına kanıt oluşturmanın yanı sıra onu mümkün kılan toplumsal ilişkilerin de kanıtı haline gelir.
Mesela Naqab/Negev’de bulunan Umm al-Hiran köyünde Yakub Musa Abu al-Qi’an’ın öldürülmesi hakkındaki araştırmamızı köy sakinlerinin, Activestills videocuları gibi bölgede bulunan aktivistlerin, dayanışma gösteren Filistinli siyasetçilerin, alternatif ve ana akım medya kuruluşlarının, insan hakları avukatlarının ve hatta adli sürecin detaylarını bizimle paylaşmaktan memnuniyet duyan bir emekli polisin iş birliğiyle yürüttük. Nihayetinde devlet görevlilerine Abu al-Qi’an’ın terörist olduğu şeklindeki açıklamalarını geri çektiren de bu ilişki ağının gücü ve barındırdığı çeşitlilikti.[16]
Kurumsallaşmış hakikat pratiklerinin iddialarının çoğu zaman tek dayanağı, bir vaka oluşturmanın ardındaki zorlu ve karmaşık çalışmayı gizleyebilen saygıdeğer dış görünüşlerinin sağladığı otoritedir. Açık tahkikat ise bu imtiyaza sahip değildir. Biz güveni asla cepte sayamayız. Geleneksel bilirkişiliğin güvenilirliği -bilimsel forumlar dışında ve kamu geneline hitap ettiğinde- bilim insanlarının veya kurumlarının referanslarına ve itibarına dayanırken, açık tahkikatın güvenilirliği icra ediliş biçimine bağlı olmak zorundadır. Açık tahkikat, güven kazanmak ve hakikat iddialarının üretildiği, olguların saptandığı tüm süreçleri olabildiğince açık ve şeffaf tutmalıdır. Açık tahkikat, çalışma boyunca katedilen tüm aşamaları; çalışmanın koşullarını, dahil olan kişileri, kullanılan malzemeleri, kanıt niteliğindeki her bir malzemenin nasıl ve nerede bulunduğunu, bunların gerçekliğinin tasdik edilme biçimlerini, çeşitli kanıt parçalarını bir araya getirme ve dosyayı oluşturma yollarını sürekli ortaya koymayı gerektirir. Bunu yapmak, kamusal alanın bilimsel meslektaş denetimine yakın bir rol oynamasına imkan yaratır; böylece temel verilerin başkaları tarafından değerlendirilmesini, süreçlerin tekrarlanmasını ve test edilmesini sağlar. Bu yüzden video araştırmalarımızın çoğunun içeriği çalışmanın ‘nasıl yapıldığı’ hakkındadır. İşte bu nedenle bir vakanın sunumu, daima sürecin parçası olan etkileşim ve müdahalelerin kaydını tutmayı gerektirir.[17]
![orensic Architecture, Pushback at the Evros/Meriç River : Analysis of Video Evidence [Meriç Nehrinde Geri İtme: Video Kanıtların İncelenmesi], 2019. Yunanistan askeri gözlem kulesinin geri itmenin yaşandığı konuma çok yakın bulunduğunu gösteren, uygu görüntüsü, 22 Nisan 2019, Google Earth.](https://miro.medium.com/v2/resize:fit:700/1*sEhNvfEzRGc0LF_PAJJwZA.png)
Bu açıklık elzemdir çünkü tıp ya da DNA uzmanlarının yaptığından farklı olarak, bu dosyalardaki temel yapı taşlarının, yani imajlar, videolar, maddi kalıntılar ya da tanıklıkların ve bunların nasıl bir araya getirildiğinin, uzman olmayan kişiler tarafından da anlaşılması gerekir. Latincedeki forum kelimesinden gelen adli bilimler [forensics] bir kanıtı kamusallaştırmak ve dolayısıyla politikleştirmekle ilgilidir. Yöntemlerimizi ortaya koymanın ve bir araya getirdiğimiz bilginin miktarının ötesinde açık tahkikat; anlatısının gücü, kolektif niteliğinin hareket kapasitesi ve imaj, video, metin ve sesi kullanan sunum retoriğiyle de ikna edici olmak zorundadır. Bir değişim yaratabilmek için, toplumsal siyasal sürecin parçası haline getirilmesi gerekir ve bu da ancak toplumsal ittifakların kurulmasıyla mümkündür.
Kirletilmiş Bilgi
Karanlık epistemologlar eski devlet kurumlarının otoritesinin yanı sıra korumaya uğraştıkları güçleri ifşa eden bizimki gibi örgütlere de saldırıyor. Bunu özellikle de açık tahkikatı mümkün kılan şeyi -onun oluşturulmuş ve şebekelenmiş boyutunu- hedef alarak yapıyorlar. Faili ve kurbanı aynı karede gösteren tek bir video, bir düzine ya da daha fazla videonun senkronize edilip 3D modellemeyle birleştirilmesinden daima daha ikna edici olacaktır. Bizim için kanıtın gücü, onun oluşturulmuş olma ve birbirini destekleyen farklı unsurları barındırma düzeyiyken, eylemlerini suçlamak istediğimiz kişilerin saldırdığı şey de tam olarak bu bileşik yapının karmaşıklığıdır. Kanıtın her bir parçasının kendi başına suçun tümünü ispatlaması zorunluymuş gibi davranırlar. Bir kaynak materyal üzerinde ne kadar yol alınırsa — kaynaklar çeşitlenip iç içe geçer ve daha çok insan dahil olursa- suçlananlar da manipülasyon, delil uydurma ve estetikleştirmeden o kadar çok dem vurur. Savunma avukatları müvekkilleri aleyhine olan kanıtın içerdiği zayıf noktaları sürekli ortaya çıkarmaya çalışır; fakat burada doğrudan doğruya hedef alınan şey, kanıtın, farklı unsurları ve çeşitli pratisyenlerin eş zamanlı çalışmasını gerektirdiği fikriymiş gibi görünüyor.
Açık tahkikatın iş birliğine dayalı ve bileşik doğası nedeniyle inkârcı kurumlar ona karşı başka taktikler benimsemektedir. Bu bazen olguların üretilmesi için elzem olan dağınık ilişki ağını gözden geçirip ‘kirletici faktör’ denebilecek unsurları ortaya çıkarmayı içerir. Kirletici faktör bir insan olabileceği gibi başka bir şey de olabilir: bir kişi, bir kurum, bir siyasi bağlantı, bir video ve hatta kimliği saldırıya açık bir fon sağlayıcısı. Böylesi bir bağlantıdan yola çıkan inkârcılar, daha sonra tüm ilişki ağının ve onun ürettiği bilginin lekelenmiş ve anlamsız olduğunu iddia eder.
2016 yılında, Suriye’de, Sınır Tanımayan Doktorların (MSF) desteklediği bir hastaneye Rusya tarafından gerçekleştirilen hava saldırılarını araştırıyorduk. Araştırma, Suriyeli sivillerin ve olay yerindeki doktorların tanıklıklarının bir araya getirilmesi, olaya ilk müdahale eden Beyaz Baretlilerin çektiği çeşitli videoların senkronize edilmesi ve yerlerinin belirlenmesi ile tüm bunların saldırıdan hemen önce ve hemen sonra Rus savaş jetlerinin kalkış ve inişlerinin görüldüğü kayıtlarla ve Rus Hava Kuvvetleri tarafından yapılmış açıklamalarla doğrulanması yoluyla yürütülüyordu.[18] Bulgularımızın yayımlanmasının ardından, Rusya’nın İngilizce yayın yapan devlet destekli medya (yani, propaganda) kanallarından biri olan RT, — başka yerlerde teröristlere tıbbi yardım sağladığını iddia ettikleri- Beyaz Baretliler ve batı kaynaklı Suriye Gözlem Evi tarafından internete yüklenmiş materyalleri kullanmanın iddialarımızı değersiz hale getirdiğini söyleyerek araştırmamıza saldırdı.[19] Fakat açık tahkikat, savaşan unsurlarınki de dahil tüm ulaşılabilir kaynakları, bunların taraflı ve sıklıkla da belli bir amaç güdecek şekilde kaydedildiğini ve yaygınlaştırıldığını göz önünde bulundurarak dikkate alır, her bir delil parçasını doğruladıktan sonra bir hikaye oluşup oluşmadığını görmek için onları bir araya getirmeye uğraşır. Elbette ne kadar çok perspektif varsa o kadar iyidir, hatta bunların geldikleri kaynaklar ne kadar çeşitli ve birbirlerine ne kadar karşıtsa o kadar iyidir. Bizim kanıta yaklaşımımız ‘saygı duy ve şüphe et’ şeklindedir; ‘gerçek mi?’ ve ‘başka bir şeye bağlanıyor mu?’ soruları ise bize kılavuzluk eder.
Yine 2016 yılında, Uluslararası Af Örgütü ile birlikte Suriye hükümetinin kötülüğüyle nam salmış Saydnaya Hapishanesini araştırıyorduk. Oradan kurtulmuş beş kişinin tanıklıklarını, hapishanenin mimari ve akustik modeli içine sanal olarak yerleştirerek, birbirleriyle karşılaştırdık. Araştırma geniş bir yankı buldu ve rejimin suçlanmasına yol açtı. Başkan Esad, araştırmanın sonuçları hakkında yaptığı açıklamada yanlış bir şekilde, araştırmanın ‘Suriye hükümetini karalamak amacıyla… Katar tarafından fonlandığını’ iddia etti.[20] Başkalarıysa George Soros tarafından kurulmuş, sıklıkla karalanan Açık Toplum Vakfından (OSF) aldığımız fonun peşine düştü (hiçbir fon sağlayıcı vakaların seçimi ya da bulgularımız üzerinde söz sahibi değildir).
Bir diğer kirletici faktör imajların bizzat kendisi olabilmektedir. Failler sıklıkla imaj kalitesinin, insan haklarının ihlal edildiğini kesin olarak göstermek için fazla ham, kumlu, bulanık ya da titrek olduğunu iddia eder. İsrail, ABD’li uydu sağlayıcılarına ülkeye ve ihlallerin en çok yaşandığı yer olan işgal altındaki topraklara ait imajların çözünürlüğünü düşürtmüş ve sonrasında sık sık Gazze’de sebep olduğu yıkımın uydu görüntüsü taramalarıyla doğrulanamadığını savunmuştur.[21]
Başka zamanlarda ise, araştırmanın bir ‘sanat eseri’ olarak tanımlanması, kirletici faktör işlevi görür. 2006 yılında işlenmiş bir neo-nazi cinayetine (hadise boyunca cinayet mahallinde bulunmasına rağmen) tanık olmadığını iddia eden bir Alman İç İstihbarat Teşkilatı (Verfassungsschutz) ajanının ifadesinin doğruluğunu sorgulayan araştırmamızı yayınladığımızda, İstihbarat’ın başındaki Hristiyan Demokrat Parti (CDU) üyeleri benzer bir inkâr taktiğine başvurdu. Ekip üyelerimizin özgeçmişlerine bakıp, sanat okullarından mezun olanları seçtiler ve araştırmanın Documenta 14’te gösterildiği bilgisini de kullanarak, bizim ‘yalnızca sanatçı’ olduğumuzu, dolayısıyla kanıt üretme vasfına sahip olmadığımızı iddia ettiler.
Estetik Müşterekler
Estetiği ayrı bir yere koymak ya da bilgi üretiminin karşısına yerleştirmek yerine, bunları aynı safta buluşturmanın yeni yollarını bulmamız gerekiyor. Duyumsama ve tespit edebilme kapasitesi olarak estetiğin, çok belirgin kanıtsal bir boyutu vardır.[22] Estetik, kanıtları kamuyla paylaşmak için gereken anlatının, performansın ve sahnelemenin biçimi ve araçları bakımından da olmazsa olmazdır. Dahası, incelenmesi gerekenler çoğunlukla imajlar ve videolar olduğunda, imaj üretenlerin -fotoğrafçılar ve sinemacıların- çok önemli bir rolü olduğu açıktır.
Sanat ve kültür mekânlarındaki sergiler, yasal süreçleri tamamlayıcı ve bazen de bu süreçlerin alternatifi forumlar şeklinde iş görebilmektedir. Ürettiğimiz kanıtın mahkeme tarafından kabul görmediği ya da yargı sürecinin kara deliğe dönüşerek davaların yıllarca uzayıp gözden kaybolmasına yol açtığı zamanlarda bunu yapmak bilhassa gereklidir. Aslında NSU araştırmasının Documenta’da sunulması, sonuçları kamuyla paylaşmak açısından oldukça faydalıydı. Yüz binlerce insan tarafından görülmüş olması, çalışmanın Almanya Parlamentosundaki inceleme komisyonuna davet edilmesine ve yalan ifade verdiğini ortaya çıkardığımız istihbarat ajanı Andreas Temme’nin, kendisinin ve CDU delegasyonunun tüm itirazlarına rağmen, buraya çağrılarak ‘sanat eserinin’ sergilenmesini izlemek ve buna yanıt vermek zorunda kalmasına yol açtı. Gerçekten de bu vakanın bize öğrettiği gibi, kültürel ve estetik pratikleri araştırma süreçleriyle bir araya getirmek, sanatın ve hukukun rollerini dönüştürmeye katkı sağlayabilir. Biz hem kültürel kurumları adli forumlar olarak kullanıyoruz hem de yasal forumlarda küratöryel ve performatif pratikler sergiliyoruz.[23]
Kültür ve sanat mekânlarıyla yapılan iş birlikleri başka şekillerde de faydalıdır. Müzeler ve bienaller yeni işler üretilmesine yardım etmekte. Örneğin, anti-faşist rapçi Pavlos Fyssas’ın Atina’da Altın Şafak üyeleri tarafından öldürülmesinde polisin dahlini sorgulayan NSU vakasının devamı niteliğindeki araştırma, Utrecht’te bulunan Çağdaş Sanat Merkezi (BAK — basis voor actuele kunst) ile birlikte yürütüldü.[24] İsrail polisinin Yakub al-Qi’an’ı öldürmesini ve cinayetin örtbas edilmesini ele alan dosyayı geri dönüp yeniden açabilmemiz Tate Britain galerisinde bir sergi düzenlenmesi için sağlanan bütçe sayesinde oldu. Yalancılık sanatı iktidar kurumları aracılığıyla yayılırken hakikat zanaatının da kendine müzede yer bulması gerektiğinin farkına varmak epey ironik.
Kültür ve sanat mekânlarıyla iş birliği sadece pragmatik bir hamle değildir. Adli bilimler ve küratörlük pratiği, bilginin üretimi ve sergilenmesi; yani kanıtlar, objeler, diyaloglar, gösterimler ya da bedenlerin mekân içerisine yerleştirilmesi yoluyla fikirlerin ve meselelerin sunulması hakkında ortak bir derdi paylaşır.[25]
Sanat ve insan hakları alanlarındaki çalışmalarımız yakın zamanda gerçekleşen bir olayla bir araya geldi. İsrail ordusu tarafından Filistin’deki göstericilere, Amerikan kuvvetleri tarafından Ferguson’daki göstericilere ve Tijuana-San Diego sınırındaki göçmenlere karşı kullanılan biber gazı kapsüllerinin, Whitney Amerikan Sanat Müzesi’nin mütevelli heyeti başkan yardımcısı olan Warren B. Kanders’in sahip olduğu bir şirket tarafından üretildiği 2018 yılının sonunda ortaya çıktı. Müze, bizi 2019 yılı bienaline davet etti. Bu durum farklı bir yaklaşım gerektiriyordu ve Laura Poitras ile birlikte ürettiğimiz Triple-Chaser isimli çalışma, Kanders’in silah ticareti hakkında bir araştırma olarak Whitney’de sergilendi ve hatta Kanders’e karşı bir yasal tebligat düzenlenmesine yol açtı.[26]
Hukuki, bilimsel ve estetik pratikleri harmanlamanın tarihi eskiye dayanır. Görsel sanatlar, mimarlık ve bilimin sıkı sıkıya iç içe geçişinin izleri Avrupa’nın erken modern dönemine kadar takip edilebilir. On altıncı yüzyıla baktığımızda doğa hakkındaki bilginin bilim ile sanat arasındaki belli belirsiz alanda duran pratisyenler tarafından üretildiğini görürüz.[27] Sonraki yüzyılın Avrupa sanat akademileri, sanatçıların anatomi, doğrusal perspektif ve anamorfik yansıtma teknikleri hakkında uzmanlaşmış kişilere ulaşabilmesini sağladı. Fakat olgulara dair bu ortak epistemolojik ve estetik anlayış zamanla ayrı temalara ve uzmanlıklara bölünmeye başladı, öyle ki on dokuzuncu yüzyıla gelindiğinde bilim ve sanat alanları birbirlerine karşı konumlandırılmışlardı. Nesnelliğin bilimsel erdeminin öznelliğin estetik erdemiyle uzlaşamayacağı varsayılır oldu. Bir bilim insanından tüm kişisel, yerleşik ve özgün nitelik veya özelliklerini kısıtlaması beklenirken, sanatçıdan bunları çoğaltması bekleniyordu. Lorraine Daston ve Peter Galison’un söylediği gibi, nesnellik ‘bilene ait hiçbir iz taşımayan bir bilgi biçimi’ olmaya talipti.[28] Bu indirgemeci ayrıma uygun olarak, bizi eleştirenlerin ‘kirlenme’ şeklinde nitelediği şey tam da bu, ‘bilene ait izlerdi.’ Fakat bizim için kanıt kavramının tanımlayıcı özelliği yerleşikliktir.
Bilim ile sanat arasındaki bu uçurumun bugün tekrar kapanması gerekiyor. Açık tahkikat pratiği, sanatsal ve bilimsel çalışmanın yeniden iç içe geçtiği ve olguların yeni bir estetiğe kavuşturulduğu kavşaklardan biri. Nesnelliğin ‘hiçbir yere ait olmayan bakışı’ yerine, açık tahkikat; çoklu, öznel, yeri tayin edilmiş ve yerleşik perspektifleri bir araya getirmeye uğraşır. Otoriteye ait kurumların kara kutularına hapsolmak yerine, bilimsel laboratuvar, sanatçı stüdyosu, aktivist örgütler, mağdur topluluklar, ulusal ya da uluslararası hukuki forumlar, medya ve kültür kurumları gibi çeşitli türde ve yaklaşımda olan farklı yerler ve kurumlar arasındaki açık süreçleri ve yeni ortaklıkları temel alır.
‘Hakikat sonrası’ ile bizim karşı-adli bilimler pratiğimiz arasında yüzeysel, göze çarpan bir bağ var gibi görünse de — ikisi de polis, istihbarat servisleri ve mahkemeler gibi devlet kurumlarının ifadelerine şüpheyle yaklaşsa da- aslında arada ciddi bir fark var.[29] Biz uzmanlığa yönelik mevcut şüpheciliğe, bir vazgeçiş olarak ya da ‘olur böyle şeyler’ göreceliliği ile değil; estetik ve bilimsel hassasiyetleri birleştiren ve hem yeni hem de eski kurumları içeren geniş bir pratikler asamblajını tesis etmeye dayalı, çok daha gerekli ve riskli olan hakikat üretme biçimleriyle yanıt veriyoruz.
Devlet içindeki failler ve karanlık epistemologlar bir ortak zemin ihtimalini yok etmek istiyor. Bu yüzden, bizi koruyacak ve bize yol gösterecek bir devlet olmadan bu ortak zemini kurmak bir siyasi projedir. Her yeni araştırmada, farklı bakış açılarının iç içe geçmesiyle yeni bir praksis topluluğu örülmektedir. Böylelikle açık tahkikat bir inşa biçimini alır. Açık tahkikat, kanıtın üretilmesi ve yaygınlaştırılmasını toplumsallaştırırken, nihayetinde, olgu üretiminin, ortak bir dünya algısı ve anlayışı etrafında şekillenmiş geniş bir epistemik pratik topluluğunun kuruluşuna zemin oluşturduğu, alışılmadık fakat temel müşterekleri kurar.
Bir ortak zemin için mücadele etmek, hayati bir meta-politik koşuldur: herhangi bir siyasi inisiyatif ve mücadelenin oluşması için bir önkoşuldur. Bu müşterekler hava gibi su gibi doğal kaynaklara eş değer görülebilir ve bu yüzden onu karanlık epistemologların zehriyle kirlenmekten korumak zorundayız. Fakat su ve havadan farklı şekilde, bu müşterekler ne kendiliğinden mevcuttur ne de doğaldır; durmaksızın üretilmesi, güçlendirilmesi ve uğruna mücadele edilmesi gereken bir sosyal gerçekliktir. Sınırları asla çitlenmemeli, aksine yeni bilgilere, daha yeni perspektiflere, kanıtlara ve yorumlara açık tutulmalıdır. Dolayısıyla, ancak uzlaşmazlık sayesinde gelişebilir ve dönüşebilir.[30]
×
Bu metin ECF Princess Margriet Award for Culture’da yaptığım konuşmanın ve BAK’da (basis voor actuele kunst), verdiğim bir dersin düzenlenmiş halidir. Araştırmadaki yardımları için Robert Krawczyk’e, “aktivist” editörlüğü için Nick Axel’e, yorumları için Tom Keenan’a, ve Forensic Architecture’daki harika araştırmacıların hepsine — Christina Varvia, Sarah Nankivell , Samaneh Moafi, Ariel Caine, Simone Rowat, Nicholas Masterton, Nathan Su, Stefanos Levidis, Robert Trafford, Lachlan Kermode, Nicholas Zembashi, Martyna Marciniak, Alican Aktürk, Hannah Meszaros-Martin, Susan Schuppli, Lorenzo Pezzani, Shourideh C. Molavi, Paulo Tavares, Francesco Sebregondi, Lawrence Abu Hamdan, Charles Heller, ve Başak Ertür — teşekkür ederim.
Eyal Weizman Goldsmiths, University of London’da Mekânsal ve Görsel Kültürler profesörü ve Mimari Araştırmalar Merkezi’nin kurucu direktörüdür. 2010 yılında kurduğu Forensic Architecture araştırma merkezini yönetmektedir.
Bu yazının orijinali 4 Haziran 2019 tarihinde e-flux web sitesinde Becoming Digital kapsamında yayımlanmıştır.
Becoming Digital, e-flux Architecture [Mimarlık] ile Taubman College of Architecture and Urban Planning’den [Mimarlık ve Şehir Planlama] Ellie Abrons, McLain Clutter, ve Adam Fure’un ortak çalışmasıdır/işbirliğinin sonucudur.
Çeviri: Duygu Doğan & Sidar Bayram (Maddi Estetik Araştırma Kolektifi)
Yayıma hazırlayan: Ece Koçak
Not: Bu metinde kullanılan Ayotzinapa Öğrencilerinin Zorla Kaybedilmesi ve Abu Rouzen Al-Najjar’ın Öldürülmesi soruşturmalarına ait görseller metnin aslından alınmakla birlikte, diğer görseller Forensic Architecture’ın Türkiye’de daha bilinir olduğunu düşündüğümüz Halil Yozgat, Tahir Elçi ve Meriç Nehrindeki geri itme vakaları hakkında yürüttüğü soruşturmalara aittir.
Çeviri sürecindeki katkılarından dolayı Aybike Alkan, Enes Öztürk, Deniz Keskin’e ve metni titizlikle yayıma hazırlayan Ece Koçak’a teşekkürler.
[1] Bu ifade ilk defa Alan Sekula tarafından kullanılmıştır. Bkz. Thomas Keenan, “Counter-forensics and Photography,” Grey Room 55 (Bahar 2014): 58–77. [Thomas Keenan “Karşı Adli Bilimler ve Fotoğraf,” Artıkişler Kolektifi der. Otonom Arşivleme içinde, çev. Emre Koyuncu, 2016.] İfadenin ilk defa kullanıldığı makale için bkz. Allan Sekula, “Photography and the Limits of National Identity,” Culturefront 2.3 (Güz 1993): 54–55.
[2] Siyasette yalan üzerine kaleme aldığı bir metinde Hannah Arendt şöyle yazar: “kandırmanın, sahtekarlığın ve düpedüz yalana başvurmanın siyasi amaçlara erişmenin meşru araçları olarak kullanılmalarına tarihin başından beri tanık olmaktayız. Dürüstlük hiçbir zaman siyasi erdemlerden biri olarak sayılmamış ve yalan siyasi meselelerde, her zaman meşru görülebilir bir araç olarak addedilmiştir. Hannah Arendt, Crises of the Republic: Lying in politics, Civil disobedience, On violence, Thoughts on politics and revolution (New York: Harcourt Brace Jovanovich, 1972), 4 ve 45. [Hannah Arendt, Siyasette Yalan, çev. Berfu Şeker ve İmge Oranlı, Sel Yayıncılık, 2021] Arendt’in metninden kısa bir bölüm için bkz. New York Review of Books ➝.
[3] Bu durumun ilginç bir örneği Metahaven’ın Eurasia: Question of Happiness (2018) çalışmasında görülebilir.
[4] 1976’da Amerikan tütün şirketleri grubu, Philip Morris, tütünün sağlığa etkileri hakkında çoğalan kanıtlar karşısında bir açıklama yayınladı: “tütün dumanında bulunan hiçbir şey zararlı sayılabilecek oranlarda değildir. Her şey zararlı olarak düşünülebilir. Çok içerseniz, elma suyu da zararlıdır.” “Tobacco Explained: The truth about the tobacco industry… in its own words,” World Health Organisation (Dünya Sağlık Örgütü), Kasım 2018, ➝.
[5] Bkz. Rick Searle “How dark epistemology explains the rise of Donald Trump,” IEET, 7 Mart 2016, ➝; Michael Adrien Peters, “Anxieties of Knowing,” Educational Philosophy and Theory 46, no. 10 (2014): 1093–1097, ➝, Eliezer Yudkowsky, “Dark Side Epistemology,” LESSWRONG, 18 Ekim 2008, ➝, ve Jesse McWilliams “Dark epistemology: An assessment of philosophical trends in the black metal music of Mayhem,” Metal Music Studies 1, no. 1 (Ekim, 2014): 25–38, ➝.
[6] “Düşünün ki, deprem sadece yaşamları, binaları ve eşyaları değil depremleri doğrudan ya da dolaylı olarak ölçmeye yarayan araçları da yok ediyor.” Jean-Francois Lyotard, The Differend: Phrases in Dispute (Minneapolis: University of Minnesota Press, 1989), 56. Jean-Francois Lyotard, Ayrışma, çev. Emine Sarıkartal, İnka Yayınevi, 2021.
[7] James Harkin, “What Happened In Douma? Searching For Facts In The Fog Of Syria’s Propaganda War,” The Intercept, 9 Şubat 2019, ➝.
[8] Philip Rucker ve Robert Costa, “Bannon vows a daily fight for ‘deconstruction of the administrative state’,” Washington Post, 23 Şubat 2017, ➝.
[9] Bkz. Trevor Paglen ve AC Thompson, Torture Taxi: On the Trail of the CIA’s Rendition Flights (New York: Melville House, 2006). Ayrıca bkz. Edmund Clark & Crofton Black, “Negative Publicity: Artefacts of Extraordinary Rendition,” (Magnum Foundation, 2016), ➝.
[10] Forensic Architecture, Bellingcat ve Ukraynalı insan hakları izleme topluluğu Truth Hounds’un araştırmaları hakkında kapsamlı bir değerlendirme için bkz. Oliver Hahn ve Florian Stalph, der., Digital Investigative Journalism: Data, Visual Analytics and Innovative Methodologies in International Reporting (Switzerland: Palgrave Macmillan, 2018), 150.
[11] Örneğin; çevrimiçi imajlar çoğunlukla standart .jpg formatındadır. .jpg, pikseller arasındaki benzerlikleri bularak imajın boyutunu küçülten bir sıkıştırma biçimidir, fakat her kamera bunu biraz farklı yapar. Bozukluklara bakmak, piksellerin değiştirilip değiştirilmediğini ya da manipüle edilip edilmediğini bulmaya yardımcı olabilir. Günümüzde, tasdik etme [authentication] işinin dikey boyutunu artık makine öğrenimi algoritmaları yapmaktadır.
[12] Rebecca J. Hamilton, “User-Generated Evidence,” Columbia Journal of Transnational Law 57, no. 1, 2018.
[13] Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi ICC, yargılama süreçlerinde multimedya, açık kaynak kanıtları ve açık tahkikata giderek daha fazla yer vermekte. Bkz. Emma Irving, “And so it begins… Social Media evidence in an ICC arrest warrant,” Opinio Juris, 17 Ağustos 2017, ➝.
[14] Forensic Architecture’ın çalışmalarında, fiziki ve dijital modeller, mimarlık pratiğinde sıklıkla kullanılan şekilde tasarlanan yapıların üç-boyutlu temsilleri olmanın ötesinde, analitik veya operatif araç işlevi görür. Mekânsal veya diğer türden modeller belirli olayların nasıl meydana gelmiş olabileceğine dair teorik bir kavrayış sunar ya da bazı durumların nasıl bir hal alacağına dair öngörüde bulunmayı sağlayabilir. Diğerleri, kanıtları test etmek, simüle etmek, yaratmak ve sunmak için kullanılır. Sinemacı Harun Farocki’nin “operatif imajlar” kavramına atıfla, operatif modeller yalnızca temsil etmekle kalmayıp dünyada bir şeyler “yapar”, kanıt oluşturmanın ve bu kanıt etrafında bir forum toplamanın başlıca aracı olarak çalışır.
[16] Haaretz Editorial: “Israel Must Put an End to Bedouin Village Blood Libel”, 4 Temmuz 2019, ➝.
[17] Olgular bu şekilde inşa edildiğinde, bir sözleşme gibi iş görür, kuramcı Ariella Azoulay’in “fotoğrafın sivil sözleşmesi” kavramını, “yöneten tarafından dayatılmayan, fakat fotoğraflanan, fotoğrafçı ve izleyici arasında görünürlük koşulları, karşılaşmalar ve siyasal eylem için yeni ihtimaller sunan, potansiyel [virtual] bir siyasal topluluk” olarak tanımlamasından farksız olmayan şekilde. Ariella Azoulay, The Civil Contract of Photography (New York: Zone Books, 2008).
[19] Russia Today’e verdiğim röportaj: Going Underground with Afshin Rattansi, 25 Ocak 2017, bu saldırı hatlarının çeşitliliğini yansıtıyor, ➝. Ayrıca bkz. Eliot Higgins, “Russia’s Bizarre, Barely Coherent Defence It Didn’t Bomb Hospitals in Syria,” Bellingcat, 17 Şubat 2016, ➝.
[20] SWI swissinfo.ch — İngilizce için, “Bashar al-Assad speaks to Swiss television,” YouTube, 20 Ekim 2016, ➝. Ayrıca bkz. Tony Cartalucci, “Amnesty International admits Syrian “Saydnaya” Report Fabricated Entirely in UK,” OffGuardian, 10 Şubat 2017, ➝.
[21] Şüphe yaymak, nefreti körüklemek ve işgal hakkında eleştirel tutum alan sivil toplum ile insan hakları gruplarını susturmak için İsrail’in son dönemdeki sağ-milliyetçi hükümetleriyle iş birliği yapan çok sayıda İsrailli örgüt var. İsrail’e karşı eleştirel bir bakış açısını benimsemenin kişileri İsrail hakkında araştırma yapmakta uygunsuz kıldığını savunuyorlar. Onların gözünde, iş arkadaşlarım ve ben bir siyasi amaç ve İsrail ordusunu lekelemek uğruna kanıtları manipüle eden “takıntılı İsrail karşıtlarıyız.” Bunun için sıklıkla 2009 yılında İsrail’in Gazze’ye saldırısına karşı çıkan metni imzalamış olmama işaret ediliyor. Onlar için hangi insan hakları örgütüyle veya gazeteci grubuyla çalıştığımızın bir önemi yok, yaptığımız kanıtları çarpıtmaktan ibaret. Bkz. “Amnesty’s “Gaza Platform”: All Window Dressing, No Substance” NGO Monitor, 7 Temmuz 2015, ➝.
[22] Daha detaylı bilgi için bkz. Eyal Weizman ve Thomas Keenan, Mengele’s Skull: The Advent of a Forensic Aesthetics (Berlin: Sternberg Press, 2012) [Eyal Weizman ve Thomas Keenan, Mengele’nin Kafatası : Adli Estetiğin Ortaya Çıkışı, çev. Sidar Bayram, Açılım Kitap, 2014] ; Eyal Weizman, Forensic Architecture: Violence at the Threshold of Detectability (New York: Zone Books, 2017); ve Eyal Weizman ve Matt Fuller, Investigative Aesthetics (Verso, 2021).
[23] Bize Yve-Alain Bois tarafından önerilen bir örnek Sovyet Rusya’ya ait Faktografi; 1920’ler ve 30’larda olguları sadece belgelemek yerine, olguların inşasına yönelik tasarlanan, teknolojik ve bilimsel yöntemleri, bilgi iletişim araçları ve grafikleri kullanan bir kolektif girişim. Sovyet Faktografisi hakkında detaylı bilgi için bkz. Ingrid Nordgaard, ““In Search of the Present Tense”: Soviet Factography and Collectivism,” NYU Jordan Center for the Advanced Study of Russia, 6 Nisan 2013, ➝. Ayrıca bkz. Devin Fore, “Soviet Factography: Production Art in an Information Age,” Chto Delat, 6 Ağustos 2016, ➝.
[24] Atina’da işlenen Pavlos Fyssas cinayetini araştıran Forensic Architecture ekibi: Christina Varvia (proje lideri), Stefanos Levidis (proje koordinatörü), Simone Rowat (video araştırma ve üretimi) Sofia Georgovassili, Fivos Avgerinos Dorette Panagiotopoulou, Nicholas Masterton, Stefan Laxness, Robert Trafford, Sarah Nankivell, Lawrence Abu Hamdan (ses analiz danışmanı), Shakeeb Abu Hamdan (ses analiz danışmanı), ➝.
[25] Anselm Franke ile Bernd Scherer, Rosario Güiraldes, Cuauhtémoc Medina ile Ferran Barenblit, Ayse Gülec, Richard Birkett ile Stefan Kalmár ve Maria Hlavajova ile Wietske Maas’a şükranlarımızla.
[27] Genç İsveçli doğabilimci Carolus Linnaeus bu figürlere örnek teşkil eden biri, çalışması bir suluboya ressamı ile sınıflandırma uzmanı, bir peyzaj yorumcusu ile tür bankası arşivcisi arasında bir yerde duruyor.
[28] Lorraine Daston ve Peter Galison, Objectivity (New York: Zone Books, 2010), 17; Pamela H. Smith, The Body of the Artisan: Art and Experience in the Scientific Revolution (Chicago: University of Chicago Press, 2006).
[30] Bkz. Isabelle Stengers, “The Cosmopolitical Proposal,” der. Bruno Latour ve Peter Weibel, Making Things Public içinde (Cambridge: MIT Press, 2005), 994–1003.