ÖZ

Hafıza Merkezi
5 min readOct 16, 2024

--

Hafıza ve Gençlik projemiz kapsamında 5–8 Temmuz 2024 tarihleri arasında Kars’a bir saha gezisi düzenledik. Proje katılımcılarından Şilan Es, gezi sonrasında Kars izlenimlerine dair bir yazı kaleme aldı.

ŞİLAN ES

su gibi sade
su gibi derin yaşıyorum hayatı ben
kulağınla gör
gözünle konuş
ağzınla dinle
hayatı anlamak istiyorsan
kendine bak
beni anlamak istiyorsan
kendi ruhuna bak
onlar iyi bilirler
onlar iyi bilirler
beni öğrenmek istersen
kendi ruhuna bak
dön
dön
dön
dön
dön kendi ruhuna dön
kendi özüne dön*

“Gevur Mahellesi” (2015) belgeselinden sahneler.

Kars yolculuğum büyük bir heyecanla Dersim’den başladı. Kars’a vardığımda saat sabahın beşiydi. Yolculuğun ardından serin bir Kars sabahında bulmuştum kendimi. Gözlerim hemen dağları aradı, dikkatimi çeken ilk şey ise bitkiler olmuştu. Renkleri, görünüşleri sabahın serinliğiyle birleşince harika bir manzara ortaya çıkmıştı.

Kısa bir dolmuş yolculuğunun ardından yolun geri kalanını yürüyerek ve bu serinliği daha fazla hissederek otele vardım. Bu kısa yolculuk bile beni fazlasıyla etkilemişti. Otele vardığımda yorgunluğun da etkisiyle uzun bir süre uyuduktan sonra ekipten geri kalanların Kars’a varmasıyla gün başlamış oldu.

Hemen çok özlediğim arkadaşımla Kars merkezde uzun bir sohbet eşliğinde kahvemizi içtik. Şehre birkaç saatte hem çok aşina olmuştum hem de kent profili, yeni mekânlar ve kentin uyumu kafamda soru işaretleri oluşturmaya başlamıştı. Gezinin ilerleyen günlerinde konuşulacak konularımızdan biri olacaktı bu soru işaretleri. Yapılar beni çok fazla etkilemişti, hele akşam yürüyüşleri sanki bir romanın içindeymişim gibi hissettiriyordu. Bu yapıların geçmişini, yaşanmışlıkları, geçip giden/gitmek zorunda kalan kişileri, halkı düşünmeden edemiyordum.

Kars gezimize eşlik eden rehberimiz yürüyüşler esnasında bize bilgiler veriyordu. Onu dinlerken içinde bulunduğum gruba ne kadar ait hissettiğimi anımsıyorum çünkü kapsayıcı, eleştirel ve sorgulayıcı sorular ve sohbetler birbiri ardına geliyordu. O anlarda bir gruba, mekâna ait hissetmek, anlama ve anlaşılma üzerine fazlaca düşündüğümü de eklemeliyim.

Kent bütün ihtişamıyla bizi sarıp sarmalamıştı. Tüm ekip bir araya gelmiş, Kars buluşması bir belgesel gösterimi ile otelde başlamıştı. Sanırım bu buluşmanın beni en çok heyecanlandıran kısmı da bu belgesel gösterimi ve o akşam beraber yediğimiz yemekti. Belgesel, oluşturulmuş sınırlar ve benzerliklerimizi konu alan muhteşem bir görsel sunarken bizler de belgesele konu olan yemekleri deneyimleme ve üzerine konuşma imkânı bulduk. Sınırlar üzerine konuştuk; yasları, iyileşme adımlarını, dayanışmayı bir kez daha hep beraber hissettik. Sanırım bu kadar çok etkilenmemin sebebi geniş bir kitleyle bu acıya, umuda ve iyileşmeye şahit olup birbirimizi yürekten anlamamız olmuştu. Geri kalan günlerde de bu kapsayıcılığı oldukça derinden hissettim.

Kars gezisinde bizi etkileyen, hoşumuza giden yerleri, mekânların fotoğtafını çekmemiz istenmişti. Kentin her noktası bize ayrı ayrı görsel şölenler sunarken aynı anda mekânlar üzerine konuşup sohbet ettikçe çektiğimiz bu fotoğraflar daha anlamlı hale geliyordu.

Pencereler ve hikâyeleri hep ilgimi çekmişti. Aşağıdaki kare de bana birçok duyguyu hissettirdiği için çekmek istedim.

Kars hafıza yürüyüşü esnasında, şehir merkezinde Şilan Es’in gözüne takılan bir kare.

Eski bir yapının demir parmaklıklı penceresinde tam ortaya konulmuş bir çiçek. İlk görüşte bana umudu ve iyileşmeyi çağrıştırdı. Tam ortaya ve dışarıya dönük şekilde konulması ise ayrıca ilgi çekiciydi. Kente ayak bastığım andan itibaren tüm yaşanmışlıklar, anılar zihnimde dönerken bu pencerenin ve çiçeğin öznesini merak etmeye başladım. Bireysel bir özne değildi aradığım. Sanırım kolektif bir değerdi. Benim zihnimde dönen tutulamamış yasların, kayıpların bir üretim ve canlılık biçimine dönüşüydü. Bu çiçek de bana bunları anımsattı. Zamanın ruhuyla ortak bir mekânda buluşmaya çalışan yapılar arasında ben burdayım demenin bir yoluydu belki de. Tarihler boyunca oluşturulan sınırlar, düşmanlıklar, azınlıklar, yaslar, travmalar, kayıplar karşısında yeniden var olma halleri, üretimler, dayanışmaların ben burdayım deme hali. Burdayım ve burada yaşıyorum ve yaşayacağım.

“Beraber Az mı Tuz Ekmek Yedik’’

Beraber Az mı Tuz Ekmek Yedik belgeseli, yukarıda bahsettiğim ve beni çok etkileyen bir deneyim. Belgesel Ermenistan ve Kars’ta bulunan kişilerin yemek kültürü ile ortaklaşmasını ele alıyor; yemeklerin, sözlerin, ifadelerin benzerliğini bizlere gösteriyor. Belgeselde yemek kültürünün ve bahsettiğim değerlerin bize vermek istediği tanıma, anlama ve beraber olabilme kavramlarını hepimiz oldukça derinden hissettik. Temasın, iletişimin önemini tam da yerinde beraber deneyimledik.

Kars’a ve Ani’ye gidince, bahsettiğim belgeseli izleyip ortaklaşınca, sınırlar bana en çok Hrant’ı anımsattı. Hep beraber izlediğimiz belgeselde sınır kapısı açıldığında, ‘’orada helva yapmak istiyorum” cümlesi de Hrant’ı anımsamamı epeyce pekiştirmiş oldu. Yasın ortaklığı ve ifade ediş biçimlerinin görünürdeki farklılığı ama bir o kadar da benzerliği dikkatimi çekmişti. Hrant ve Hrant gibi diğerleri temasın ve iletişimin gücünü bizlere defalarca kez anımsatmıştı. Yapay yöntemlerle oluşturulmuş, halklara inmeyen, halkların birbirini tanımasına fırsat vermeyen politikaların nasıl yıkımlarla sonuçlandığına defalarca şahit olduk. Hrant okuduğum ve hissettiğim anlamda bunu içimde en çok hissettiren ve harekete geçiren kişilerden biridir. Halkların doğru zemin ve mekanlarda teması, birbirine dokunup paylaşımda bulunması benim için bundan dolayı çok önemlidir. Bunları yaparken kendi duygusunu, yasını ve kaybını ifade edebilmek en önemlisi duyguyu tanıyıp pratiğe geçebilme gücü bulmak anlamlı ve değerlidir.

Tıpkı bu fotoğraf karesinin bana çağrıştırdıkları gibi.

Bu sahaya katılan her birimizin bir ifade biçimi, her birimizin farklı bir ‘’derdi” var. Yas, bellek, kapsayıcılık ortak temamız. İfade ediş biçimlerimiz farklı fakat ortak bir derdimiz var: üretmek, unutulanı hatırlatmak ve belki bu fotoğrafın bana hissettirdiği gibi yeniden kurmak, yeşertmek. Yaslarımız, üretimlerimiz, yeniden kurmalarımız kimi zaman sekteye uğratılsa da, istediğimiz gibi şekillenmese de bir yerinden tutmaya çalışmamız hem bireysel hem kolektif belleğimiz açısından oldukça kıymetli.

Ermenistan-Türkiye sınırını çizen Arpaçayı üzerindeki yıkılmış köprü.

Ani’ye varınca ve Kars’ta gezinirken modernleşmeye ve çeşitli pratiklere bağlı hem insanın hem yapıların hem de duyguların ne kadar müdahaleye uğradığını gördüm. Sınırlara değdikçe, güncel gelişmelerle, değişen politikalarla ve gün geçtikçe dozu değişen müdahalelerle duygu dünyamızın, taleplerimizin, yası yasama şeklimizin ne kadar değişebilir olduğunu bir kez daha görmüş oldum.

Bunun yanı sıra umutlarımızın, umutsuzluklarımızın, ortaklaşma- ortaklaşamama hallerimizin ve ne olursa olsun dahil olduğumuz alanlarımızı güzelleştirme, yeşertme çabamıza bir kez daha şahit olmanın verdiği keyifteyim. Belki de Kars’ta çektiğim bu fotoğrafın ve yukarıda yazdıklarımın en güzel karşılığı Arto Tunçboyaciyan’dan Uzumesne şarkısıdır…

Bu şarkı bana hep bir çığlık gibi gelmiştir. Çığlık ve isyan… Psikoloji lisans eğitimim döneminde bölüm başkanın şu sözünü getirmiştir aklıma: ‘’Her psikoloji öğrencisi yaralı bir kuştur.” Bu sözün bendeki anlamı şu an her birimizin yaralı kuşlar olduğu ve çarelerimizin birbirimizde olduğudur. Yukarıda da bahsettiğim gibi, yaralarımızın merhemi de bu dayanışma, temas ve kapsayıcılık halinde. Çığlıklarımız ve isyanımız hep bizimle olacak fakat iyileşme ve kendimizi tanıma süreci de diğer yanımız olmaya devam edecek.

beni öğrenmek istersen dağlara sor
beni öğrenmek istersen güneşe sor
onlar beni iyi bilirler
onlar beni iyi bilirler
beni öğrenmek istersen
havaya sor beni
beni öğrenmek istersen
suya sor beni
onlar beni iyi tanırlar
onlar beni iyi bilirler
hayatı öğrenmek istersen
kendine bak*

*Arto Tunçboyaciyan\ Uzumesne şarkı sözleri

Sign up to discover human stories that deepen your understanding of the world.

Free

Distraction-free reading. No ads.

Organize your knowledge with lists and highlights.

Tell your story. Find your audience.

Membership

Read member-only stories

Support writers you read most

Earn money for your writing

Listen to audio narrations

Read offline with the Medium app

--

--

Hafıza Merkezi
Hafıza Merkezi

Written by Hafıza Merkezi

Hakikat Adalet Hafıza Merkezi | Truth Justice Memory Center #zorlakaybetmeler #yüzleşme #enforceddisappearances #dealingwiththepast

No responses yet

Write a response